KUR’AN VE SÜNNET’TEN HÜKÜM ÇIKARAMAYAN KİMSE NE YAPAR?
Müçtehid olmayan bir mümin için, dört mezhepten birisini
taklid etmek vaciptir. Taklid: Delilini bilmeden, mezhebi müdevven
müçtehid bir imama uymaktır. Özellikle memleketimizde mutlak
müçtehid bulunmadığı için her müslüman buna mecburdur. Bu
vecibeye riayet etmeyen bir kimse, mezhepsiz ve bid’at
ehlidir.
“Eşşeyh Abdulkerim, Nurul İslam adındaki kitabında
şöyle diyor: Âmi (içtihad derecesine eremeyen kimse) için, bu
mezhep müçtehidlerinden birinin mezhebini taklid etmesi vaciptir.
Bunun delili hem Kitap ve hem de Sünnettir. En doğru söylenen
Resulullah (s.a.v.)’in, hayırlı olduklarına şehâdet ettiği üç
asrın ehlinin icmâı, bazı değersiz muhalifler dışında, onlardan
sonra gelenlerin de icmâıdır bu.”
Şah Veliyullah Dehlevi:
“Bilmiş olun ki, bu dört mezhepten birisine uymakta büyük yarar ve
terketmekte ise büyük zarar vardır…”
Her müslüman bütün dini
konulan ayet ve sünnetten çıkaramaz. Hatta Kitap ve Sünnetin
tamamını okuyup inceleme imkanına sahip olsa bile, bu konuda
ihtisas sahibi olmadığı için, delilden hüküm çıkaramaz, işte
müçtehid olmayanların, bu dört mezhepten birisine uymaları
mecburidir
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in zamanına daha
yakın, kitab ve sünneti bütün özellikleriyle daha iyi bilen,
Ashabın görüş ve fetvalarını araştıran, en iyi inceleyen müçtehid
İmamların (r.a.e) ve onların devirlerinde yaşayan, ders
halkalarına devam etme şerefine nail olan Selef-i sâlihinin fıkhî
görüşlerini “taklid olur” diye bırakarak, kitap ve sünnet
ıstılahlarından, nasih ve mensuhtan, fıkhî bilgiden yoksun ve
hatta selefin eserlerini okumaktan ve anlamaktan aciz kimselerin,
yeniliklere kalkışmaları cidden çok garip ve gülünçtür.
Reformcular bu tür davranışlarıyla hem kendilerini ve hem de saf
müslümanları yüce dinden, şer’i şerîf’in yolundan saptırmaktan
başka ne yapabilirler?
Müslümanlar bugün zillet içerisinde
yaşıyor ve inançlarının, gereği gibi yaşayamıyorlarsa, bu selefi
ve müçtehidleri taklid ettiklerinden dolayı değil, tam tersine
onlardan fıkıhlarından uzak kaldıklarından dolayıdır.
Bu
yüzden toplumu inançsızlık ve ahlaksızlık bataklığından kurtaracak
tek yolun yeniden İslam’a dönüp, selefin eserlerini okuyup
anlamak, tatbik imkanlarnı aramak ve bulmakla mümkün olacağını ve
İslam fıkhını bilmeden, okumadan, bizzat yaşamadan içtihad ve
temyizde bulunamayacağını zamanın müslümanı çok iyi bilmelidir.
MEZHEBE TABİ OLAN; ANCAK KUR’AN, SÜNNET VE İCMA’YA TABİ
OLMUŞTUR
Bu dört mezhep imamlarının Kitap, Sünnet ve Ashabın icmâına
muhalif düşen görüşlerinden vazgeçtiklerine ettiklerine dair
birçok sahih rivayetler mevcuttur. Bunlar “Görüşüm, sahih hadise
muhalif düşerse, hadis mezhebimdir. Sahih hadise karşı, sözümü
duvara çalın” gibi sözlerle, hükümlerde mutlaka ana kaynaklara
bağlılıklarını ifade ederler. Onların bu ifadeleri güvenilir
kaynaklarda zikredilmektedir. Hiçbirisi kendisini kanun koyucu
olarak görmemiştir. Gerçek kanun koyan, helal ve haramı açıklayan
Allah-u Teala’dır. Bu kanunları insanlara tebliğ eden ve
açıklayan Allah’ın Resulü (s.a.v.) Efendimizdir. “Sahih hadisi
bulduğunuz zaman, sözümü duvara çalın” muhatapları da, bu mezhep
imamlarından sonra gelen, olara tâbi, onların metodunu bilen,
naklî ve aklî ilimleri bilen ve muttaki, mezhepte müçtehid ilim
adamlarıdır. Bunların çoğu, hatta tamamı hadisleri ezberlemiş,
mezhep imamlarının delillerini, kuvvet ve zayıflığını bilen,
bütün usûl ve furû’u yutmuş, halleri fetvalarından daha temiz ve
takva yolunu daima tercih etmiş zatlardır.
(Bununla beraber)
Müçtehid olmayan bir kimse(nin), ulemanın görüşünü terkederek,
duyduğu bir ayete veya hadise tabi olması caiz değildir. Çünkü,
ulemâ o ayeti veya hadisi mutlaka görmüştür. Şayet muhalefet
etmişse mutlaka bildiği bir delile dayanmaktadır.
Müslüman bu
dört mezhepten birisine tabi olmakla Kitap ve Sünnetin yolundan
çıkmış olmaz. Tam tersine bunlardan birisine uyan tam manasıyla
Kitap ve Sünnete uymuş olur.
NEDEN MEZHEBLER VAR? BU BÖLÜNMEK DEĞİL MİDİR?
İslam birliği meselesini ileri sürerek mezheblere bağlı
olmaya savaş açmış olanlara deriz ki, bir mazhebe bağlı olmak ve
bu mezhebi savunmak tefrikaya asla sebep değildir. Mezhebler
arasındaki ihtilaflar ise fer’i konularda olmuştur. Bunun aksini
ileri sürmek ilmi değildir. Mezhepleri birleştirmeye gayret
edenlerin çabası ise yararsızdır. Yüce dine darbedir. Birleştirmek
istedikleri konular belli olmamakla beraber, hangi mezhebi hangi
mezhebe uyduracaklar?
Herhangi bir mezhep imamının mutlak
taklidi yeterlidir. Ancak her halükarda ve bütün konularda taklid
ettiği mezhebe bağlı kalması da şart değildir. Mecburiyet hasıl
olduğu zaman ve yerlerde, telfîke düşmemek kaydıyla, yani bir tek
konuda birkaç mezhebin kolay tarafını seçmemek şartıyla başka bir
mezhebi taklid etmesi caizdir.
Şunu da unutmamak gerekir ki,
yüce İslam dinini bir tek mezhebin çerçevesine sıkıştırmak
imkansız olduğu kadar, müslümanlar için büyük bir darlık ve
sıkıntı doğurur. Yalnız sabah Hanefî, akşam Şafii olmak da ehli
sünnetin mezheplerini eğlenceye almak olduğu gibi asla doğru bir
hareket de değildir.
Bir müslüman bu dört mezhebi terkederek
Kitap ve Sünnetin meal ve tercemelerinden anladığımla amel edip,
hüküm çıkarabilirim veya ben de müçtehidim, bununla beraber ehli
sünnettenim dese, davası doğru olmaz.
“RESÛLULLAH (S.A.V.) ZAMANINDA MEZHEB VAR MIYDI?” SORUSUNUN
CEVABI:
Şeyh İzzettin bin Abdüsselam (r.a.), Kitabul Kavaid
adındaki eserinin son bölümünde şöyle diyor: “Bid’atın bir kısmı
vaciptir. Allah-u Teala’nın kitabını ve Resûlü (s.a.v.)’in
sözlerini anlayabilmek için, nahiv ilmini öğrenmek gibi, usulü
fıkhı, cerh ve tadil hakkında konuşmak gibi.
Bid’atın bir
kısmı da, haramdır. Cebriye, Mürcie, Kaderiye ve Mücesseme
mezhepleri gibi. Lakin bu bid’atları red ve ilzâm etmek de
vaciptir. Çünkü İslam şeriatını bu bid’atlardan korumak farzı
kifayedir.
Bid’atın bir kısmı da mendûptur. Medreseleri ve
tekkeleri ihdas etmek gibi. Resulullah (s.a.v.)’in zamanında
bulunmayan güzel şeyler, bütün Ramazan boyunca cemaatle teravih
namazını kılmak gibi.
Mekruh olan bid’atlar da, Şâfilere
göre: Camileri ve Kur’an-ı Kerim’i süslemek gibi. Hanefî
mezhebinde ise. bunlar mubahtır.
Mubah olan bid’atlar ise,
sofraları zenginleştirmek, lezzetli ve mubah meşrubatları içmek,
geniş ve güzel meskenler edinmek, güzel ve helal elbiseleri giymek
gibi.
İmam Şâfii (r.a.) buyuruyorlar ki: “Kitap, sünnet,
ashap ve icmâya muhalif şeyleri ihdas etmek sapıklıktır. Bunlara
muhalif olmayan, hayırlı ve güzel olan şeyleri ihdas etmek ise,
kötü bid’at değildir.”
İslam binasının temelini
sağlamlaştıran ve Allah-u Teala’nın dinini yücelten her şey
vaciptir. Bunun tersi olan her şeyde haram ve günahtır. Mühim
olmayan, lakin dine hizmet eden her şey menduptur. Bunun aksi
olan şeyler de mekruhtur. Bu iki şık arasında bulunan şeyler de
mubahtır.
Bunun aksini iddia edenlere şöyle sorulmalı: Seni
eğiten ve sana ders veren hocalar, telif edilen kitaplar, yazılıp
biriktirilen fetvalar, İslam âleminde yayınlanan eserlerin hepsi
bid’at mıdır? Çünkü bunlar Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in
devrinde yoktu. Eğer bunlar bid’at ise o halde, bunlan
terketmelisin bizzat böyle bir şeyi yapmamalısın ki, başkasını
böyle bir şeyden men etmek hakkına sahip olabilesin.
Hiç
birimizin Ebu Hanife, Malik bin Enes, Muhammed bin İdris Şâfıi,
Ahmed bin Hanbel (r. aleyhim) ve onların mezheplerinde müçtehid
olan ulema gibi Kitap ve Sünneti bilemediğimiz gibi onların
mertebelerine de ulaşamayız. Bu yüzden dini konularda, ehli
sünnet imamlarından birisinin mezhebine mutlaka tabi olmak
zorundayız. Aklımıza veya zayıf rivayetlere uyarak ahkam
kesmemeliyiz, helaldir veya haramdır, sünnettir veya bid’adır
dememeliyiz, İslam âleminin büyük çoğunluğu ehli sünnet müçtehid
ulemasının yolu üzerinde birleşmiş ve mezheplerinin hakkaniyeti
üzerinde ittifak etmiştir. Ehli Sünnet’in bu ittifakı icmâdır.
“Her
kim de, kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra,
Peygambere aykırı harekette bulunur ve müminlerin yolundan
başkasına uyar giderse, onu, döndüğü sapıklıkta bırakırız.
Ahirette de kendisini cehenneme koyarız ki o, ne kötü bir dönüş
yeridir.” (Nisâ s. 115)
(Ehl-i Sünnet Ve Akaidi, Mehmed
Çağlayan)
Kitap gibi takvim Mevlana Takvimi'nin her gün yayınlanan yeni yazılarını kaçırmamak için mobil uygulamalarımızı indirebilir, internet sitemizi ve sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.
Kitap gibi takvim Mevlana Takvimi'nin her gün yayınlanan yeni yazılarını kaçırmamak için mobil uygulamalarımızı indirebilir, internet sitemizi ve sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.
Misvak Neşriyat Tic. ve San. Ltd. Şti.
Ceridehane Sk.
No: 4
Cağaloğlu / İSTANBUL